Ana içeriğe atla

Aromaların Zararları - Dr Aidin Salih Gerçek Tıp Kitabı

Koku duyusu hiçbir yardımcı iletim mekanizmasına ihtiyaç duymadan ve beyin tarafından kontrol edilmeden doğrudan görevli sisteme (limbik sistem) ulaşan tek duyudur. Limbik sistem, kalp atışları, kan basıncı, nefes alıp verme, hafıza, stres düzeyi ve hormon dengesinin kontrolüyle görevlidir. Kokular, duygusal hafıza, psikolojik ve fizyolojik hormonlar, üreme, büyüme ve tiroid hormonlarının üretimini uyarır. Doğal olarak insan, hayvan, bitki ve bütün canlılardan yayılan kokulu veya kokusuz maddeler üreme ve iletişimi yönlendirir. Feromon adı verilen bu latif maddeler (çoğu cinsel hormonlar), bir canlıdan salgılandıktan sonra aynı türden başka canlılarda davranış değişikliklerine yolaçar, üremeyi, haberleşmeyi, canlıların yaratılış gayelerine uygun olarak görev yapmalarını sağlar. Örneğin, bir dişi hayvanın, üreme zamanını erkek cinslerine bildirerek çağırması, bir arının, bulduğu çiçeklerin yerini kilometrelerce uzaktaki arılara bildirmesi, göç eden hayvanların toplanmayı birbirlerine haber vermesi feromonlar yoluyla gerçekleşir. Feromon ortamdaki diğer doğal kokular tarafından baskılanamayacak kadar güçlüdür. İnsan feromonları, üreme hormonlarının salınımı, eş seçimi, gebelik, annelik, ergenlik veya yaşlanma gibi fizyolojik süreçleri ve sosyal davranışları kontrol eder. Eşler arasındaki ruhi uyumu sağlar, birçok hormonun üretimini tetikleyerek, metabolizma ve gelişmeyi aktive eder ve yönlendirir. Feromonlar koltuk altı, kasıklar, meme başı çevresi, burun delikleri arasındaki deri, üst dudak ve kıl keseciklerinden salgılanır; salya, burun, idrar, dışkı, vajinal sıvı ve plasentada da bulunurlar. Feromonlar en aktif olarak, herhangi bir duygu (cinsel duygular gibi) doruğa çıktığında ve ölüm anında salınır. Kokulu kimyasalların üretiminden önce parfümler, çiçeklerin uçucu yağlarından, baharatlardan ve madenlerden elde edilirdi. Feromonların keşfinden sonra erkek domuzun ve boğanın derisinden, plasenta ve idrardan feromonlar izole edilerek parfüm güçlendirildi Bugün ise keşfedilen pek çok feromon türü artık, nanoteknoloji ve rekombinant-DNA yöntemiyle yapay olarak üretilmektedir. Kokuların insan ruhu, kimyası ve duyguları üzerindeki etkileri anlaşıldıkça tıbbi, ritüel ve dini amaçlarla kullanılmış, zamanla kullanım alanı genişlemiştir. Doğal yollarla elde edilen ve "esansiyel yağ" olarak adlandırılan kokulu yağlar korku, endişe, stres, depresyon gibi ruhsal sıkıntılar, baş ağrısı, adet öncesi huzursuzluk, cinsel soğukluk ve cilt problemleri gibi çok çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde ve doğumu kolaylaştırmada kullanılmaya devam etmektedir. Kokuların tedavi amacıyla kullanılması ve ciddi problemlere çözümler getirebilmesi, ne kadar etkili olduklarını göstermektedir. Çoğu insan kokuların yıllar önceki gibi çiçeklerden veya misk geyiğinden elde edildiğini, doğal ve masum olduğunu düşünmektedir. Fakat bugün parfümün içeriği % 95 oranında petrol ve kömür ürünü aromatik bileşikler, ftalatlar ve sentetik misktir. Kimyasal aromatik bileşikler yersiz coşku hali (öfori), halüsinasyon, baş dönmesi, depresyon, baş ağrısı, vertigo, kalpte ritm bozukluğu, hipertansiyon, ödemler, epilepsi benzeri kasılmalar, hareketlerde yavaşlama, donukluk, kulak çınlaması, görme bozukluğu, deri ve mukozalarda morluklara kan hücrelerini öldürme etkisiyle kansere sebep olur. Bu kimyasallar mutajen, toksik ve kanserojen psikotropik maddelerdir. Sentetik kokular, her çeşit koku ve tadı verebilen, "doğala özdeş" aromalar olarak süt ürünleri, et ürünleri, bal, kahve, nargile ve sigara tütünü, mantar, baharat, meyve ve sebzelerde; vücut bakım ürünleri, deterjanlar, yumuşatıcılar, hasta bakım ürünleri, oyuncaklar, aksesuarlar, nano kumaşlar, Kur'anı Kerim, tesbih, seccade üretiminde, tedavide, camilerde, hastanelerde, okullarda, alış-veriş merkezlerinde, araçlarda, kısacası her yerde yoğun kullanılmaktadır. Bu kokular doğal kokulardan 200-2000 kat daha kuvvetlidir. Doğal kokular kısa sürede etkisini kaybederken sentetik kokuların yoğunluğu zamanla azalmaz, etkilerini aylarca, hatta yıllarca sürdürür ve sadece 260 derecede yok olabilir. Kıyafet üzerine sıkılan parfümlerde veya kokulu deterjanlarda durum daha tehlikelidir çünkü koku içinde bulunan kimyasalları kumaştan çıkarmak defalarca da yıkansa mümkün değildir. Greenpeace'in 2005'te 25 kokulu ürün üzerine yaptığı bir araştırmaya göre "Ftalat esterler ve sentetik misk" parfümlerin içinde tesbit edilen zehirli kimyasallardan sadece ikisidir ve her bir ürün çevreye en az 17 çeşit zehirli kimyasal yaymaktadır. İncelenen ürünler içerisinde parfümler (alkolsüz esanslar da dahil), oda spreyleri, araç kokuları, deterjanlar, yumuşatıcılar, losyonlar, vücut bakım ürünleri ve şampuanlar bulunmaktadır. Sentetik kokular içerdikleri nörotoksik kimyasallar ile unutkanlık, baş ağrısı, baş dönmesi, zihin bulanıklığı, hafıza kaybı gibi nörolojik rahatsızlıkları; kaygı, depresyon, panik atak, dikkat dağınıklığı, duygu ve kişilik bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıkları tetiklemektedir. Astım, sinüzit gibi alerjilere; böbrek, kalp, karaciğer, akciğer ve bağışıklık sistemi hasarlarına; yumurta ve spermlerde DNA bozulmalarına, kısırlık, doğum hasarları ve düşüklere, diyabet, hipertiroid veya hipotiroide; kısırlığa, göğüs ve prostat kanserine, sperm kalitesinin bozulmasına, cinsel hormonlarda dengesizliği ve buna bağlı olarak eşcinselliğe, anne sütüne karışarak birçok bebeğin sütten kesilmesine sebep olmaktadır. Bu kimyasallar kokulu ürün kullanan herkesin, dünyaya gelen her 10 bebekten 7'sinin idrarında tesbit edilmektedir. Anne karnındaki kız ceninde vajina darlığına, erkek ceninde penis ve erbezlerinin gelişememesine, erkek çocuklarda kadınsı davranışlara sebep olmaktadır. Östrojen benzeri bileşikler erkeklerde, testesteron benzeri bileşikler kadınlarda hipotalamusta feromon etkisi yaptığı için bu ürünlere karşı güçlü bir bağımlılık oluşmakta ve karşı cins çekiminin azalmasına (cinsel soğukluğa) sebep olmaktadır. Sentetik kokulardaki zararın anlaşılmasıyla birlikte bazı parfüm ve kozmetikler "organik" veya "doğal" adı altında piyasaya sürülmekte, ancak bu ürünlerin çoğunda % 1-2 oranında doğal çiçek özü bulunmaktadır. Sentetik kokuların fiziksel ve ruhsal sağlığa zarar verdiği tespit edildikten sonra Avrupa ve Amerika'da kokuların kontrolsüz kullanımına karşı birçok çalışma başlatılmıştır. Kokuların zararlarına pasif olarak maruz kalmayı engellemek için, sigara içilmeyen alanlar gibi, parfümsüz alan oluşturma çalışmaları yürütülmektedir. Okullarda, iş yerlerinde ve kapalı alanlarda parfüm ve kokulu ürün kullanımı yasaklanmıştır. Doğal kokular hormon dengesi, ruhsal denge, protein ve enerji üretimini bağışıklık sisteminin izin verdiği ölçüde etkiler. Sentetik kokuların 200 kat güçlü etkisi ise bağışıklık sistemini baskılayarak, protein ve enerji üretimini, ruhsal ve zihinsel faaliyetleri, davranış şekillendirme süreçlerini düşman askerler gibi işgal eder. Hazreti Muhammed aleyhisselamın kokular hakkında söylediklerini hatırlayalım: "Bazı kokular melekleri çeker, habis ruhları uzaklaştırır; bazı kokular habis ruhları çeker, melekleri uzaklaştırır." (Camiler, türbeler, okullar ve evlerimizde habis ruhlar çeken kokular bulunsa, meleklerimize ne olacak? Yapay kokulu deterjan ve yumuşatıcılarla yıkanan çarşaflar arasında yatanın, namazda kokulu seccade, kokulu eşarp, kokulu tesbih kullananın duru mu nedir? Kokulu sabunlarla yıkanan, kefenlerine yapay kafur veya misk sürülen ölülerimizin durumu nedir?) "Cinsel ilişkiden sonra guslediniz, su her kıl dibine ulaşsın, çünkü şehvet maddesi her kıl dibinden çıkar." (Rekombinant DNA ürünü cinsel hormanlar (feromonlar) parfüm, şampuan, sıvı sabun vs. ile vücuda sürülürse, abdest ve gusle ne olacaktır?) "İnsan ölürken, ruh her kıl dibinden ayrılır." (Kıl kökleri lazerli epilas yonla tahribata uğradıktan sonra feromon üretimine ne olacak ve ruh be denden nasıl ayrılacak?)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tıbbi İlaçların Zararları - Dr Aidin Salih

Amerika'da her yıl yaklaşık 250.000 kişi tıbbi hatalar yüzünden ölmektedir. Bunlardan 127 bini hastahanede, yanlış ilaç verildiğinden veya ilaçların yan tesirleri yüzünden ölmektedir. İlaçların yan tesirleri yüzünden hastane dışında ölenlere ait ise istatistik yoktur. Ancak onların sayısı mutlaka daha yüksektir. İlaçların yan tesirleri yüzünden hastalananlarla ilgili de hiçbir istatistik yoktur. Ancak tecrübeler gösteriyor ki, ilaçlar bütün hastalıkların temelinde yer almaktadır. Tıp literatürüne bakıldığında, ilaçların tahrip edici etkisiyle ilgili şu sonuçlara ulaşılır: Bazı ilaçlar kullanıldıkları dönemde, bazıları kullanımından haftalar, aylar, hatta yıllar sonra, bazıları ise doza bağımlı olarak yan etki gösterir. Birçok ilaç, kemik iliği dejenerasyonuna ve bunun sonucunda kemik iliği yetmezliğine ve ağır anemilere; karaciğer toksisitesine ve karaciğer yetmezliğine; böbrek yetmezliğine, kısırlığa ve başka birçok hastalığa neden olabilir. Hormonal sistemde dengesizliğe, DNA...

Aidin salih - "Uykusu çok olanın ruhu hasta, isi zordur".

Uykusu çok olanın ruhu hasta, işi zordur. Uykunun en iyisi 5 saati geçmeyendir. Yetişkin bir insan için 6 saat uyumak yeterlidir. Çocuklar ve ağır çalışanlar 7-8 saat, hastalar istedikleri kadar uyuyabilir. Saat 22-23'den 04-05'e kadar olan süre uyku için ideal zaman dilimidir. En geç, saat 24'e kadar yatmalı ve güneş doğmadan kalkmalıdır. Hazreti Ömer (radıyallahü anh) "Sabahın erken vaktinde uyumaktan sakınınız. Zira ağız kokusu, ruhi dengesizlik ve mizacın bozulmasına sebep olur", "Uyku, kuşluk vaktinde uyuyana akıl noksanlığı, ikindide uyuyana ise delilik getirir" demiştir. Güneş doğmadan kalkmak ve güneş batmadan uyumamak çok önemlidir, çünkü bu saatlerde bütün organları ve sistemleri faaliyete geçiren hayati hormonlar üretilir. Uyku sırasında bütün süreçler yavaşladığından hormonlar da yeteri kadar üretilemez. Dolayısıyla fazla uyku, hormon dengesizliğine ve buna bağlı hastalıklara, ayrıca ruhsal dengesizliğe sebep olur. Sağlıklı insanlar uykuda, s...

Hacamatın Faydaları - Dr Aidin Salih Geçek Tıp kitabı

Bir kimse ayın onyedi, ondokuz ve yirmibirinde hacamat olursa her dertten şifa bulur. Hadis-i Şerif Hastalıktan kurtulma veya sağlığı koruma amacıyla ölü hücre ve atık maddelerin yoğun olarak toplandığı belli noktalardaki tıkanıklık, kılcal damar ve ince damarlardan kirli kanı alma işlemine hacamat denir. Zamanımızda herkes karışık ve çok yediği, sentetik yağlar, katkılı yapay yiyecekler tükettiği, kimyasal ilaç kullandığı için hacamata ihtiyaç duyar. Peygamber Efendimizin (aleyhisselam) hacamatla ilgili çok sayıdaki hadisi şerifi hacamatın önemini göstermektedir: "Miraçta, Ya Muhammed (aleyhisselam) ümmetine kan aldırmalarını emret. Kan aldırmada sizin için şifa vardır' demeyen meleğe rastlamadım." "Hacamat, bütün hastalıklara şifadır." 'Tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlısı hacamattır." "Kim hacamat yaptırırsa, herhangi bir tedavi görmemesinden, ona bir şey zarar vermez." "Boyundan ve kürek kemiği civarından hacamat olun....